10 Kasım 2010 Çarşamba

"Her Eve Bir Chuck Bass" Kampanyasını An İtibariyle Başlatmış Bulunuyorum



Chuck: This comforter blocks out so much noise, they could sell it at Bose.
Blair: Ugh. This has got to end.
Chuck: I thought it just did.

(Gossip Girl 4x08 Juliet Doesn’t Live Here Anymore)

"Bi abim olaydı adı Chuck olaydı" isimli kitabımdan 1 bölüm................

5 Kasım 2010 Cuma

Hayat Acımasızdır. Twitter O'nun Kulu ve Elçisidir.


┈┈┈Twitter is over capacity┈┈┈ ┈┈╭━━━━━━╮┏╮╭┓┈┈ ┈┈┃╰╯┈┈┈┈┃╰╮╭╯┈┈ ┈┈┣━╯┈┈┈┈╰━╯┃┈┈┈ ┈┈╰━━━━━━━━━╯┈┈┈ ╭┳╭┳╭┳╭┳╭┳╭┳╭┳╭┳ ╯╰╯╰╯╰╯╰╯╰╯╰╯╰╯╰


Balinalı olan aslında bir tweet, emeğe saygı diyorum yani.
Bazen hepimiz ekrana küfredip hareket çekiyoruz. İnkar etmeyeylim

24 Ekim 2010 Pazar

Who Cares If There's Really A Fire?


Cevâb veriyorum: HİÇ KİMSE

Gossip Girl'ü çok özleyeceğim.
Ah bu tumblr kızı ben :(

22 Eylül 2010 Çarşamba

Return of the Tarkan

Beyaz don & beyaz atlet kombinasyonu , "ıyk" mı diyordunuz. Tarkan geldi dertler bitti.



Beyaz atlet giyen erkekler artık tepki gördüklerinde Tarkan'ı örnek verecekler.



Aynadan yansıma yaptırmak suretiyle fotoğraf çekenlerin de vereceği örnek o olacak.



Ensendeki dövmeyi net göremedim şekerim. Dudaklarını büzmen de itici değil.



Hala beyaz atlet , ama o Tarkan.



Klipteki her kıyafetiyle caps'i olsun istedim. Bu caps'in amacı bu.



Ne , bere mi? (şeytani gülen smile)




Ne , hala mı bere?




Kırmızının çekiciliği falan. Yoksa Tarkan'la zerre ilgisi yok.




Bize de gelsin , masamıza böyle otursun.




İsterse dönen sandalyede de oturabilir.







Suit up vol.2




Yakışıklı adam lan işte, eril kişiler fesatlaşmayın.



Bu hareket gelişigüzel gerçekleşmediyse ben de bir şey bilmiyorum. (swh)



Blog sahibinin notu : Tarkan, olmuş olmuş.

LOST : Happy 6th Anniversary


Çünkü bugün LOST 'un doğum günü.

özlemimiz tarifsiz.

21 Eylül 2010 Salı

Bazen De İlham Kaynağıyım


İzmit'in yolları raydan
Yeni gözlük aldım adı rayban
Benim şimdi uykum geldi
Seni doğuran anaya kurban


kal be diem baby bunu bana yazdı.


17 Ağustos 2010 Salı

03.02

“…o günlerin en moda chat programı mirc'de konuştuğum, yüzünü hiç görmediğim, sesini bile duymadığım kişiye "hadi iyi geceler, ben yatıyorum. yarın devam ederiz" dedikten 15 dakika sonra enkaz altında kalarak ölmesiyle psikolojime derin izler bırakan tarih…”

Aynen bunun gibiydi. Benim 17 Ağustos 1999’da hiçbir akrabam ölmemişti. Eskişehir taraflarında da deprem muazzam hissedildi, ama ölüm yoktu. Sonradan çöken bir binayı saymazsak… Haberlerde gördüklerimin yanında çok da bir şey değildi belki o bina, hatırlamıyorum ölen olmuş muydu o binada, umarım olmamıştır neyse… Market vardı bizim eski evimizin orada, hemen geldi, televizyonunu dışarı çıkardı, bütün mahalle öylece izliyoruz. Telefonlar çalışmıyor, elektrikler deseniz yeni geldi… Küçük çocuklar var, bebekler var. Arabası olanlar çocuklar için arabalarını açıyorlar. Biz de ne hikmetse yeni battaniye almışız ağustos ayında, kimse zahmet edip arabadan eve çıkarmamış onları. Bebekler için onlarla yatak hazırlanıyor…

Show haber… Canlı yayın yapıyor. Bir enkazın başında. Bir adam yaklaşıyor haberi sunan “adama”. "jeneratörünüz lazım" diyor. Enkaz altında yaralı var, enerji yok… “Ama canlı yayın” diyor haberi sunan “adam”. “canlı yayındayız” , “enkaz?” , “canlı yayındayız” , “enkaz?” … Depremzede çekip gidiyor… Anlıyorum ki jenaratör önemli bir şey.

İbadet zirveye çıkıyor. Artık çocuklara bir nevi ahlak dersi mi veriliyor, başka şeyler mi empoze ediliyor, yoksa çaresizlikte mi, bilemiyorum. Ya da tutunacak bir dal, bunu da bilemiyorum. Bir arkadaşımın babası da ibadete katılmak yerine işine gücüne gittiği için garip bir tepkiyle karşılaşıyor. “bi siktirin gidin Allah aşkına , bu zamana kadar yapmadınız da şimdi toptan mı hallediyosunuz, adamın asabını bozmayın..” diyor arkadaşımın babası... Sinirler gergin, ama o da haklı, işine gitmeli…. Daha sonra gerçekten çok berbat şeyler duyuyorum. Bir büyüğümden duyuyorum, yanılmıyorsam o sıra üniversitede, ve onunla yaşıt bir arkadaşı ahkam kesmekte “Ahlaksızlığın sonu bu.” diyor. Anlamıyorum. Sonradan da öğrendim ki artçı sarsıntıların birinde büyük annesi ölmüş bu ahkam kesen arkadaşın. Ne yani, kocaman kadın da mı ahlaksızdı? Bilemiyorum.

Yine haberleri izliyorum. Sulara gömülmüş binaları görüyorum. Hiç bir hasar olmadan, suya gömülmüşler. Çocuk parkı falan da var, aynen sulara gömülen. Dün gibi hatırlıyorum. Yine haberleri izleyenlerden bir ses geliyor ; “denizdi orası, denizi doldurup üzerine ev yapıldı, park yapıldı. Doğa, kendisine ait olanı en acı yolla bizden aldı…”

Yardım isteyen insanlar var, evleri yıkıldı, akrabaları öldü. Ölenle ölünmez derler ama onlar da çoktan öldü, haberiniz yok. Her şeyleri vardı. 1 dakikadan kısa bir sürede her şey bitti. Zengin yattık, fakir kalktık. Maddi , manevi…

Şimdi Kocaeli’de yaşıyorum. Depremde hasar görmemiş bir binada oturuyorum. Ev sahiplerim ise alt katımda oturuyorlar, 4. katta. Bir nebze rahatlatıyor insanı, bu binayı kendileri yapmışlar, bir çok Türk vatandaşı gibi Almanya’ya gidip çalışmışlar. Sağlamlığından emin olmasalar burada oturmazlar diyorum, zira şehir dışında bahçe içerisinde müstakil evleri var. Gerçi deprem bu belli mi olur diyorum bir yandan da. Ama yine de korku hissetmiyorum, hissedemiyorum.

Kocaeli’de annem ablam ben, dışarı çıkıyoruz. Sahile gidiyoruz, Yeniden doldurmuşlar, çay bahçesi yapmışlar, denizden yer yer su girmiş kıyıya. Sanki deniz, kendisinden çalınanı tekrar geri istiyormuş gibi. Ama yine içimde herhangi bir korku hissetmiyorum. Canı yananlar elbette unutmadılar 17 Ağustos'u. Kaybı olmayanlar arasında da elbette unutmayanlar vardır. Unutmadık bıdı bıdı, nerde icraat? 3-5 kişi yazı yazıyoruz falan, bu kadar işte. Site açanlar var, çağımız internet çağı nasılsa, onlar da haklılar aslında. Google Türkiye var mesela, o da andı ölenleri, bir de “Marmara depreminde hayatını kaybedenleri saygıyla anıyoruz” ibaresinin başında o gül olmasaydı. o ne be? Trajikomik’in Arapçası gibi.



O değil de bi Veli Göçer vardı, ona ne oldu? Elbet başka sorumlular da var, amma velakin kafama o kazınmış, merak ettim birden. Neyse vazgeçtim, öğreneceklerimden korktum. Depremden değil, öğreneceklerimden korktum evet, gayet normal sanırım bu. Referandum falan var ya, gidip oy mu kullansam? Ya da bir hamak mı alıp sallansam?

Bazen düşünüyorum da, gerçekten bedavadan yaşıyoruz.

1 yıl sonra gelen edit: Geçen gün Veli Göçer tahliye oldu.

6 Ağustos 2010 Cuma

Lost : New Man In Charge

Finalden sonra yayınlanan 12 dakikalık LOST bölümü New Man In Charge'da:

- Walt
- Food dropları
- Lamp-post istasyonu
- Kutup ayıları
- Doğum sorunları
- 23 nolu oda
- Hurley bird
- Hydra istasyonuyla


ilgili havada kalan sorulara cevap veriyormuş. Edit, bölümü izledikten sonra tarafım tarafından (!) yapılacaktır.

Özlemim tarifsiz.

------------------------------------------------------------------------------------

edüttürü:

video: http://bit.ly/9SJUPf

spoiler: http://www.itusozluk.com/goster.php/@5559142

1 Ağustos 2010 Pazar

Sözlükle İlgisiz İstekler vol.1

Benim bir çok kendi adıma küçük ama insanlık adına büyük isteklerim var. Toplumsal mesaj içerikli ve sıkıcılar. Ama olsun, bu isteklerimi hem siz bilin, hem de bilmeyenlere söyleyin lütfen. Böylece ezici bir çoğunluk oluşturup medeniyeti yeniden uyandıralım. İnanırsak olur bence.

Evet, başlıyorum.

1- Yürüyen merdivende illa kazulet gibi duracaksak, sağda duralım. sol tarafı boş bırakalım ki insanlar geçebilsinler.

2- Her zaman kendi sağımızdan yürüyelim.

3- Kırmızı ışıkta danalar gibi yola atlamayalım, bekleyelim bizim sıramız gelince geçelim.

4- Sokak hayvanlarını tekmelemeyelim, onlara tükürmeyelim. İnsan olalım.

5- Dolmuş ve otobüslerde ıkınarak yüksek sesle telefonda konuşmayalım.

6- Bankamatikten para çekmeye çalışan insanların götüne yapışmayalım, iki adımlık mesafe bırakalım ki, tedirgin olmadan rahat rahat para çekebilsin insanlar.

7- Karıya kıza laf atmayalım - lütfen.

8- Araba kullanırken “röargggghh” diye sesler çıkarıp kaydırmak “apaçi” damgası yememize neden olur, yapmayalım.

9- Tanımadığımız insanlara “bir içki ısmarla-ma-yalım.” sormayalım bile..

10- Her öpüştüğümüz-seviştiğimiz-vs.. insanla illa ki duygusal bir bağ olacak sanmayalım, her ne kadar kabul etmek istemesek de, bazen cinsellik, sadece cinsel çekim hissedildiği içindir. Her paylaşım yaşadığınız insana “aşk” “sevgi” “şefkat” ve “bağlılık” göstermeniz imkansızdır, zorlamayalım. Tabu gibi geliyor olabilir - ama değil. / Ha yok illa ki "namusum olacak" şeklinde bir yaklaşıma sahipsek, o zaman sevgilimizin hemcinslerine yaklaşmayalım ki herkesin onuru sağlam, kafası rahat olsun. Sonra bloglarda ağlamayalım..

11- Sevgilimizi, günde 20 tane mesaj atarak darlamayalım, bırakalım o da insan gibi günlük işlerini yapabilsin elinde telefonu olmadan.. çok merak edersek arayalım, 2 dakika konuşup rahatlayalım, karşı tarafa da gün boyu huzur verelim.

12- Yemekteyiz programını sık sık izleyip, katılımcıların karakter analizlerini yaparak genel bir toplum profili çıkaralım.

13- İçeceksek kusmayalım, kusacaksak içmeyelim, kusacak gibiysek bulunduğumuz evin lavabosuna gidelim ki halılar koltuklar batmasın.

14- Köpeklerin burnuna yanlışlıkla dokununca, lütfen "aıyh ıslaq bu yaağ, iğreanç" demeyelim, bu onların doğasında var.

15- Çok okuyalım ki orda burda göt olmayalım, bilmeden konuşmayalım, bilgimiz olmadan fikrimiz olmasın ki çoluk çocuğun maskarası olmayalım.

16- Ek$ibition'da yazarken, bilgisayarın başına himmet abi'yi oturtmuş gibi yorumlar atmayalım. "kollar batlıcan"-sıktı artık.

17- Eski sevgili başlığını biraz kendi haline bırakalım, her gün sol frame'de görmekten sıkılmış insanlar olabilir. Çok bir şeyler söylemek istiyorsak, arayalım - nefretimizi de pişmanlığımızı da oraya kusalım ki "özel hayat" diye bir şeyimiz olsun.

18- Kibiri yerinde kullandığımız zaman güzel olduğunu unutmayalım, gülünç olmaya 3-4 cm kala sınırın gerisinde durmaya dikkat edelim.

gibi şeyler.
bence gideri var.
evet - çok biliyorum ben.



19 Temmuz 2010 Pazartesi

TAŞINMADIM

Yani, aslında taşınmıştım.
tumblr bitti, tumblr hevesti.

not : özet geçtim.

6 Mayıs 2010 Perşembe

Demirden Korkan

Trenlere sevgim sonsuz. Her hafta aktif olarak kullanıcılarındanım. Severim de trenlerde rahat yolculuk ederim, hem ekonomiktir vs. Lakin artık çok kullandığımdan olasılık artıyor da bana mı denk geliyor, yoksa bi' film mi dönüyor anlamış değilim...

28 Ağustos 2009'da üzerine iş makinesi düşen Cumhuriyet Ekpresi'nde ben de olacaktım, lakin bileti iptal ettim , sonrasında bu olayı duyuca unuttum acaba neden iptal etmiştim o bileti ben diye. Kıt sıyırdım , bilin bakalım hangi vagonda olacaktım iptal etmeseydim... İlk 2 vagonu etkilemişti iş makinesi, ben 2. vagondaydım daha doğrusu olacaktım...

Bununla da bitmedi tren maceralarım. Finallerim vardı lakin 1 ocak yılbaşısı sebebiyle Eskişehir'e bir kaçamak yapmıştım Eskişehir Ekspresi ile. Maksat arkadaşlarla olayım Adabaazar'dan bir an olsun kurtulayım falan fengiz... Yılbaşından sonra da sınavım var diferansiyel denklemlerden... Erken gideyim de daha iyi çalışırım belki dedim, 3 ocak 2010'du ders çalışıyordum bir gün önce gelmiştim yine bilet iptal edip. Sonra öğrendim ki o tren de kaza yapmış, karşı yönden gelen trenle kafa kafaya girmişler, hatta bir arkadaşım o trendeymiş... Arkadaşım iyi ama hala anlatır, hala tren durduğunda onu bir telaş alır, haklı da... Makinistin birisi tuvaletteymiş, diğeri de trenin başında... Trenin başındaki makinist , karşıdan bodoslama gelen treni görünce kendini trenden aşağı atmış, tebrik etmek lazım kendisini, insanın aklına zor gelir bu tip şeyler o anda... Kurtarmış kendini, diğer makinist ise tuvalette ölmüş. Yaralılar falan hak getire tabi bu sırada...

Daha da yetmedi bu olan biten... Muhittin Aykut'a teşekkür ediyorum ki bugün Adapazarı'ndan İstanbul'a gitmemi "gelme lan yarın gel" şeklinde kendince engelleyip beni bu kazanın madurları arasına girmemi engelledi. Aynı saatte o trende olur muydum bilemiyorum şu an ama içim bir ezildi, garip oldum. Yarın kalkıp gideceğim mesela, kaza yerini falan göreceğim mutlaka, zira trenin gideceği yol belli... Dediğim gibi içim ezildi, gece uyuyamam da ben. Kime diyim sözümü ben şimdi?

14 Nisan 2010 Çarşamba

Koyverme Sendromu ve Çeşitleri

Başlık beni de korkuttu , konu ucu çok açık bir konu. Cinsiyet faktörürünü araya sıkıştırıp bazı tespitleri sunmam tabî ki kaçınılmaz. "özet geç lan piç" ekolüne saygımdan ortaya karışır bazı tespitleri ortaya atmak isterim.

1) Saçı - Sakalı Koyvermek
Çeşitli bunalım - buhran , karı - kız , liseden mezun oluş , askerlikte traş olmaya bıkış gibi ve daha da çoğaltılabilecek hadelerden sonrası eril kişilere musallat olan koyveriş tarzıdır. "Liseden mezun oldum" topsakalı ve bununla birlikte saçların uzatılması da bu olaya dahildir.Her delikanınlının başına gelir. Bu koyverme çeşidinden kurtulması saç-sakal traşı gibi basit bir işlemle çözümlenir ve vuku bulmuş kişide derin yaralara sebebiyet vermez.

2) Dip Boyasını Koyvermek
Başlık bir eğretilik içeriyor olsa da bu sendromla savaşan kadın sayısı azımsanmayacak niteliktedir. O saçı boyatırken güzeldir ki hep bunalım anlarında kadınların önce alış-veriş merkezlerinde para saçıp sonra da kuaförde köklü değişiklilker yaptıkları rivayet edilir. İşte bu köklü değişiklik anları sonrası, aslında alış -verişin de kuaförün de bi boka yaramadığının anlaşıldığı anda Kurt Cobain Hırkalarını* giyen hatun kişileri, saçlarını da kendi hallerine bırakırlar. Kendi doğal rengiyle uzayan saç , 1-2 parmak altındaki farklı renkle uyumsuzluk içerisinde büyümeye başlar. Bu kişiler genelde "ben böyle seviyorum" ya da "şimdi moda bu ama" şeklinde zırvalarlar, lakin olay bambaşkadır. Platin sarı-siyah ikilisiyse bu uyumsuzluk içerisinde uzamaya başlayan saç , tadından yenmez. Bu koyverme çeşidinden kurtulmanın yolu ise ya hatun kişisinin yalnızlıktan sıkılıp tekrar kuaföre gidip yıkama yağlama yaptırarak yeni arayışlara girme kararını aldığı andır, ya da umulmadık anda bir erkekten hoşlanıp kendisini ona beğendirmek adına gidip saçı-başı tekrar boyatmak suretiyle "diplerden kurtulma" anıdır.

3) Götü - Göbeği Koyverme
Cicim aylarını arkasında bırakmış çiftlerde zuhur eden koyverme biçimi. Erkek - Kadın farketmez , sinsice yaklaşır ve hedefini ekarte eder. Erkeklerde genelde sadece göbek olarak gözlenir fakat kadınlarda durum daha vahimdir. Hele de buna doğum sonrası kilolar eklenirse , daha da ne istenir ki? Fakat götü - göbeği koyverme durumu sadece cicim aylarını geride bırakmış çiflerde görülmez pek tabî , mezun olduktan sonra iş bulamayan, memlekete dönmüş gençlerde , ayrılık sonrası bir türlü atlatılamayan , atlatılsa bile hasarlarının bir ömür taşınacağının anlaşıldığı dönemi yaşayan madurlarda , sınav stresi yapan öğrencilerde görülür ve bunun gibi zavallılar en nadide örneklerdendir , ki sınav stresi yapan öğrencilerin "öss göbeği" şeklinde göbek tanımları dahi mevcuttur. Bu koyverme çeşidinden kurtulma yolu çok zorludur , eh bilen varsa tavsiyelere açığım, yazımı da buna uygun olarak editlerim. (bkz: kel - merhem), (bkz: terzi - sökük)

4) Belli Bir Yaştan Sonra Koyvermek
Kadınların liderlik gösterdiği bir tür olan bu başlıkta, yaş alt sınırı yaklaşık olarak 30'dur. Kadınların yaşı 27'den sonra bilindiği üzere duraksama devrine girer, 30 olamaz o yaş. Fakat artık +30'lara gelindiğinde yenilgiyi kabul etse de etrafa çaktırmayan , artık çoktaan mezun okmuş , kendi parasını kazanmaya başlamış bekar hatun kişisinin çeşitli sebepler , belki de erkeklerle olan değişik münasebetleri sonrası (hayalkırıklığı diye adlandırırlar bunları hatta) ortaya çıkan koyvermedir. Bak mesela Ayşe Özyılmazel'e , Okan'la görüntülendikten sonra kendisini tanıyan kişi sayısı aldı yürüdü. Okan bu, poligamik adam. Ayşe'yi bıraktı ki Ayşe'nin de hayalleri vardı belli ki. Sonra evlenip bir de baba olunca ne oldu? 79'lu ablamız Belli bir yaştan sonra koyverme olayına kendini kaptırdı , Nil Karaibrahimgil'e yarışır nitelikte şarkılar yazdı , Yıldız Tilbe tarzına yakın danslarla bunu süsledi... Babası sanatçı , kendisi köşe yazarı , daha çok para-şan şöhret istemiş olabilir, lakin az çok bunlara zaten sahipti. Bu sendromdan sonra ne oldu? Twitter'da bir sürü takipçişi oldu mesela, vahim sendrom bu, kurtulanı görmedim böyle geldiyse böyle gidecek yani... (Hello Aykut)**

5) Kendini Kapıp Koyvermek
Bir olay karşısında hayata karşı kendini salıvermek yıkılagelmek hayata sırtını dönmek. Bunalıma giren insan kendisiyle uğaşır içi içini yer ya , işte kendisiyle bile uğraşmıyorsa, içi içini hiç mi hiç yemiyorsa bunun adı "bunalım" değil , kendini kapıp koyvermek oluyor. Kurtulma yolları kişiye özeldir fakat Kurt Cobain Hırkası* yine sendromun vazgeçilmez öğesidir.

6) Koyvermenin Dayanılmaz Hafifliğine Kapılıp Koyvermek
Alışmış kudurmuştan beterdir ekolü. Bir kere koyverdin mi bünye bir daha bir daha ister. Bir dersi koyverirsin , ardından diğerini de bi' koyveresin gelir. Gereksiz para harcar, kredi kartının limitini zorlayarak adrenalin seviyeni arttırırsın. Sonrasında eline geçen 5 kuruş paraya el bombası muamelesi yapar, anında elden çıkarırsın. Sonuç olarak için çok rahatsa bi' "haydi lilililili" durumu varsa , işte o durum tam olrakta bu durumdur. Yenilen tüm haltlar sonrası sonuç ne olursa olsun "köpek bok yemekten vazgeçmeyecek" , kişi başka alanlarda başka zamanlarda yine bu koyverme tarzını tekrarlayıp bi' "hadi lililili" durumundan diğer bi' "haydi lililili" durmumuna ceylan gibi sekecektir.


*Kurt Cobain Hırkası : Yeşil sünük bir şey. Her eve lazım.

** Hello Aykut : Aykut'a selam, damara devam.

Bir alt başlık olarak da Okan Bayülgen'e "okan" deme sendromunu da ben kendime edindim , bunun sorumlusu ise yazıya başladıktan sonra kendimi de bir gruba dahil etme ihtiyacıydı.

4 Nisan 2010 Pazar

Eski "Ekşi"ye , Eski "Ekşi"cilere

"Hayata tersinden bakabilen herkesin....." buluştuğu yer derdim eskiden sözlük için. Evet belki bir zamanlar öyleydi ama 2004 yılı eylül ayı itibariyle pek de öyle değil. Evet, ilk başta da hayata düz bakanlar vardı sözlükte, bilhassa siyasi konularda hakim görüş devletin çizdiği çerçevede düşünmekten yana idi, ama epey bir "sisteme tersinden bakabilen" yazar da vardı. Ama sözlük kalabalıklaştıkça, popüler oldukça bu tarz yazarlar iyice azalır oldu, genel kanaat devletçi / muhafazakar / ayrımcı / söven bir çizgiye kaydı. Böyle olması gayetle normal, zira sözlük kalabalıklaştıkça Türkiye ortalamasına yaklaşacak matematik olarak.. Türkiye ortalamasi değimiz şey de malum, iktidardaki ve muhalefetteki partiye bakarsak rahatlıkla anlarız. Burada "kalabalıklaştı, kötü oldu" edebiyati yapacak değilim, yapanlar var yeterince. Benim dediğim tek şey, sözlük'ün artık "sistem-dışı" ya da "sistem-kenarı" özelliğini kaybettiği. yani "sen de artık herkes gibisin".. Bu düzeltmeyi yapmak istedim sadece kendi adıma...


-nd

7 Mart 2010 Pazar

"Lost Duvarları"

Diziye gözümüzü seninle açtık
Sayfalarca teoriyle hayat kararttık
Dengesiz davranmayı bir bırak artık
"JACK" senin yüzünden kafayı biz oynattık.


Çilli çilli geziyorsun ortalıklarda
Güzelliğin yüzünden herkes bir hasta
Ya Jack'e vereceksin ya da Sawyer'a,
Azıcık uslu ol "KATE AUSTEN" asap bozma.


Ayağın sakatken kafan yerindeydi
Hayatımda görmedim ben böyle kaderci
Bir an önce bırak bu liderlik işini
"JOHN LOCKE" baba en iyi sen sürerdin izi.


' They took my son ' diye geziyordun sen
Oğlanı kurtardın yok oldun birden
Haber yok ki Walt'un akibetinden
"MICHAEL" hayalet ol geri dön bize lütfen


Yeter artık çıkacaksan çık ortaya
Sabrımız kalmadı, haberin ola
Ne ayaksın olm sen, bir ordasın bir burda
Evet 'My son Michael'ın oğlu "WALT" , bu laflarım sana


Uçağa binip gidiyor iki Koreli
İyi kötü herkese kendilerini sevdirdi
Doğacak bebek hayır getirecek mi ?
Allahınıza kurban ulan "KWON" çifti


Önüne gelene komik lakap takıyorsun
Genç kızların gönlünü feci yakıyorsun
Üstüne bir de aşk acısı çekiyorsun
Bir şeyler yap lan "SAWYER" çilen son bulsun


Kardeş derdine adaya düştü
Jack'e zarf atsa da Sawyer'ın aşkı onu süründürdü
Doktor "JULIET BURKE" ölümüyle hepimizi üzdü
Sawyer onu, gözyaşlarıyla, ada sahiline gömdü.


Lotoyu kazanıp oldun tam bi milyoner
Ölüleri sen gördün olduk biz derbeder
Herkes senin güzel esprilerine güler
"HUGE REYES" ne güzelsin sen ne kalender


Aklı olan Saddam'ın yanında çalışır mı
insan insana böyle işkence yapar mı
Esaslı oğlansın herkes duyar sana saygı
"SAYID JARRAH" büyümesin içindeki karartı


Ödüyorsun Charlie'ye yaptıklarının bedelini
Ne oldu "CLAIRE" hanım bebek elden gitti
Sende de var hani bir manyaklık belirtisi
Ne bekliyoruz ki biz , hatun Jack'in kardeşi


Senin gibi bir bebe görüldü mü cihanda?
Anan uğruna kasap oldu, asıp kesiyor adada
"AARON" bebe hiç büyüme sen, hep kal kucaklarda
Büyürsen işin bok, bir lostie olduğunu unutmayasın haa


En sevdiğimiz şarkı 'You All Everybody'
Uyuşturucu onun hayatını mahvetti
Tüm lost ahalisi dirilmeni bekledi
"CHARLIE" kardeşim dön artık üzme lan bizi !


Dikkat et kendine , sen bize lazımsın
Tırlatmayan bir sen kaldın , aman dikkatli olasın
Claire gibi Sayid gibi uçup gitmesin aklın
Namaste'nin oğlu "MILES" lostielerimizi yalnız bırakmayasın


Bakmayın Koreliler'e dalıp durmamıza
Saygımız sonsuz "BERNARD" ile aşkınıza
Kanseri atlattın ya, farketmez ha dünya ha ada
"ROSE" abla sen çok büyüksün çok yaşa


Ortalarda koşup birden çıkıverirdin
Kutup ayısından daha efendiydin
Siyah dumana yem mi oldun ne ettin
Haydi beş ver "VINCENT" bizi sen de mest ettin


ikisini toplasan da bir adam etmez
onlara yazılan bölüm iki dörtlük etmez
"SHANNON" ve"BOONE" kardeşler ölüverdi tez
ayar oluyorduk inşallah biri geri gelmez


108 dakikada bir tuşa bastı
Oğlunun adını Charlie koydu, hatırnazdı
Her duyduğumuzda tebessüm belirdi yüzümüzde ' see you in another life brada 'yı
Tez elden yetiş "DESMOND DAVID HUME" , adanın ipi sapı kaçtı


Müzik yerine fiziği seçtin
Sabitin yaptın brada Des'i gözümüze girdin
Neye yarar bunlar, öz anan tarafındna vuruldun gittin
Ah be "DANIEL FARADAY" sen bunları hak etmedin


Adanın çılgın French Chick 'iydi
Her daim aradı durdu Alex'ini
Sonunda kör bir kurşuna kurban gitti
O değil de "DANIELLE ROUSSEAU" , BlackRock'ın olayı neydi?


Kaç bin yaşındasın kimse bilmez
Sürmeli gözlü "RICHARD ALPERT" , tezgaha gelmez
Neden yaşlanmazsın , kimse anlam veremez
Ağzından 2 kelam çıksın artık, bu hikaye böyle bitmez


En sakat adam sensin bu adada
Karizmatik otorite modundan pısırıklığa düştün gözümüzde haberin ola
Lakin sana saygımız sonsuz bu arada
Eski karizmanla geri gel artık "BENJAMIN LINUS" gözümüz yollarda


Teoriyle şiirlerle mayağa döndük.
Git başka projelere imza at HÖDÜK.
Cevapsız soru kalırsa yine seni öldürrük
Kolla kendini "J.J." sonun pek sönük...


Murat + Gizem , gururla sundu. Bizlere anı, tüm Lost severlere armağan...

tamalanmamış halini görmek isteyenler , burayı tıklayınız.

Berke Diye İsim Mi Olur?

çok mu zor anlıyosaan Berke
bir kere de arabanla beni bekle
yürümez bu iş böööle nerdee
içsekse de beraber kafimeytimizi

severim ben ugglarımı ayağımda pembe
starbucks'a tıngır mıngır giderken senle
göremezsin asla sen ne nerdeeaa
bendeki oha falan oldum imajına kurban ol sen beaaa

patetes kızarmasının kalorisi kaldırılsın dedim olmadı
her daim senlen takılmak istedim olmadı
feys'te ilişki durumumuzu evli yaptım, boy boy fotolarımızı koydum olmadı
aman yine yeşillendiiee fındık dalları

ısrar etme binmem ferrarine
vermem ki ben sana bu gidişle
sen bana böyle yazarkene
ben sıçıyorum evde pembe pembe


Not: Berke kim bilmiyorum ki...

5 Ocak 2010 Salı

sigaraya yapılan zam

çareler

1. sigarayı bırakın. hem de masraflı yöntemlerle, garantili, sigaradan daha ucuza geliyor

2. eminönünde adıyaman tütününün en hafifini satan adamlar var. telefonu yarın yazarım. filtreli hazır sigaralar var içini makineyle doldur doldur iç. paketi 80 kuruşa mal oluyor.içinde katkı malzemesi yok daha sağlıklı, hem filtreli. sarma sigara gibi zahmetli değil. doldurma makinesi de 15 tl. ilk sermaye için pahalı değil.

3.küba sigarası var. biraz ağır, yine eminönünde numarasını buraya yazarsam döver. tadı biraz ağır ama havan purosu artıklarından yapıldığı için hoş bir aroması var. zamdan önce paketi 1.5 du bakalım kaç yaptı şimdi.

4.suriye'ye vize kalktı sırf sigara ve viski almak için gidilebilir. yanlız free shoptan alın, suriye içinden daha ucuz. o hipne winstonun kartonu 7 usd dersem, camel 10 usd dersem, güzel jb viski 13 usd dersem anlarsınız ne kadar kara geçeceğinizi, bir girerken doldurun çantayı bir çıkarken, kimsenin baktığı yok. hataydan 15 tl şam, taksi tutarsanız 50 tl halep. o kadar ucuz yani. gitmişken bol bol taze meyve suyu için 25 kuruş, toksini atarsınız.

-1 sözlük yazarı-

3 Ocak 2010 Pazar

Sözlük Yazarlarının İtirafları vol.1

-bence ikiyüzlüyüm.

-çok iyi bir insan değilim.

-şiddete de meyilliyim ama insanları buna bir türlü ikna edemiyorum. çiçek gibi adamsın diyorlar, anlamıyorum gerçekten. derste kaç kere hocalarıma kalem sapladım sayısını bilmem.

-bir miktar şerefsizim.

-düşünmemem gereken şeyleri düşünürüm, bundan daha fazla düşünmemem gereken şeyleri neden düşünmemem gerektiğini düşünürüm; sanırım bunu da düşünmemem gerekiyor.

-kafam çalışmaz, zeki taklidi yaparım ama işe yarıyor.

-yeteneksizim. gördüğünüz gibi ne kafam çalışır ne de yeteneğim var.

-bir çok şeyi eleştirecek bir nokta bulamam.(kendim hariç) bir filmi sevmediysem neden sevmediğimi anlayamam bile; o kadar ki aptalım. (ciddiyim.)

-çoğu zaman çok düşünceli görünürüm ama sadece görünürüm. bomboş bakıyorumdur halbuki. belki de bazen hiç bir şey düşünmemeyi başarabilen nadir insanlardanım. insanlar boş bakışlarımı "daldı gitti yine" olarak yorumlarlar.

-kendimi diğer insanlardan ayırabilecek bir özelliğim yok. mal doğdum, mal mal yaşıyorum, böyle de öleceğim büyük ihtimalle.

-başka insanların karakterleri üzerime yapışıyor bazen. birini ortadan uzun bir süre tanırsam hareketleri bana copy-paste'le geçebiliyor.

-çok şey duymuşumdur, hatta bilirim ama kafa olmadığından yorumlama yeteneğinden yoksunum.

-hem burcum hem yükselenim terazi olmasına rağmen estetik yetenekten tamamen uzağım. ne bir enstrüman çalabilecek ne adam gibi resim falan yapabilecek bir yeteneğim var. odun gibiyim yani, elime de ancak o yakışıyor zaten.

-bu kadar loser'lığın üstüne bir de ukalayım anasını satıym. neyini beğenirsin geri zekalı.

-anne ve babamdan elde edilebilecek en kötü kombinasyonum. birinin canı sıkılmış da en dandik genleri seçip yapmış sanki beni. babamın kısa boyunu, annemin büyük burnunu, annemin ekşi suratını, babamın kıllı vücudunu ve bütün sülalemin karizma eksikliğini taşıyorum. bütün bunlara rağmen baba tarafımda üniversitede adam gibi bir yere gidebilen ilk kişiyim. tabi bu kadar iradesiz birinin istediği şeyi başarabilmesini beklemiyorsunuz değil mi? sistem değişecek söylentilerinden dolayı ikinci seneyi beklemeye cesaret edemeyen bir korkağım tabi. sevmediğim bir bölümü okudum beş sene boyunca ve şikayet etmekten başka bir şey yapmadım.

-bu kadar öküzlüğüme rağmen bir de kadersizim anasını satıym. yürümeyi yeni yeni öğrendiğim zamanlarda bir kaza geçirmişim ve belimde* bundan kalma bir yara izi vardır o yaşımdan beri. bundan dolayı olup olmadığından oldukça fazla şüphe duyduğum tanrıyı suçluyorum, ve kızıyorum. bu yüzden tanrı olsa daha iyi olur. her şey için suçlayacak birilerine ihtiyacım var.

-bir erkek için oldukça korkağım diyebilirim. ama gerek uykumda gerek daydreaming safhalarında olsun sürekli kendimi infaz ederim. bugüne kadar yediğim kurşunun haddi hesabı yok. ve artık ölmek o kadar soğuk gelmiyor. yaşayacak bir şey kalmamış gibi geliyor bana, ölsem şikayet etmem sanırım. hislicocuk demişti "sanki pizzanın sadece kenarları kalmış gibi" diye; öyle hissediyorum.

-kendimi aşağılamaktan çekinmiyorum, ama başkası yapınca çok kızıyorum ve olmadığım biri gibi davranmaya başlıyorum.

-bunca kendine acımaya rağmen arabesk bir insan değilim, emo da değilim. ama bazı güzel sözlerin arabesk kültür tarafından çalınmasına çok kızıyorum. almışlar güzelim sözleri iğrenç melodilere mahkum etmişler. sırf bu yüzden etrafta yabancı şarkılar için "bu sözler türkçe şarkılarda olsa dinlemezsin" diyen adamlar türedi. dinlemem tabi mnkym, keman gibi bir aleti öyle şarkılara mahkum eden şarkıları neden dinleyeyim. (bundan arabeskin güzel sözlere tapu koyması şeklinde bir başlık doğabilirmiş aslında)

-yazdığım her madde hakkında sayfalarca yazı yazabilirim sanırım. ama toplasan on satır etmez. yazarım diyorum da yetenek de yok yani dediğim gibi. hep aynı terane...

-her şeyden çok çabuk sıkılıyorum. "dinlemek istemiyorum, izlemek istemiyorum, okumak istemiyorum, yemek istemiyorum. nasıl bir insana dönüştüm lan? anhedoni mi oluyor ki bu?!" insan yapacak bir şey bulamadığı zaman ne yapmalı bilmiyorum.

-gizli faşistim. ayrıca pis bir emperyalistim. artık birileri her yeri ele geçirse de kurtulsak anasını satıym. sırf sinir stress...

-inanılmaz boyutlarda dikkat dağınıklığım var.

-bunca insanı kendinden tiksindiren özelliğime rağmen arkadaşlarım beni severler, anlamıyorum. arkadaşım hiç mi analiz yeteneği, insan sarraflığı tohumu olmaz insanda? sandığınız gibi biri değilim ben... iyi değilim, sevgi dolu da değilim, bencilim.

-yapmadığım şeyler için bile utanç duyabiliyorum. bazen kendi kendime, yaşadığım bir olayı düşünürken "ulan öyle değil de böyle olsaydı ne kötü olurdu" diyerek olmayan bir olay yüzünden utanıyorum ve kendimi paralıyorum resmen.

-bu başlığı pek sevdim, arada gelip ağzıma sıçabilirim.

'bir sözlük sakini'