17 Ağustos 2010 Salı

03.02

“…o günlerin en moda chat programı mirc'de konuştuğum, yüzünü hiç görmediğim, sesini bile duymadığım kişiye "hadi iyi geceler, ben yatıyorum. yarın devam ederiz" dedikten 15 dakika sonra enkaz altında kalarak ölmesiyle psikolojime derin izler bırakan tarih…”

Aynen bunun gibiydi. Benim 17 Ağustos 1999’da hiçbir akrabam ölmemişti. Eskişehir taraflarında da deprem muazzam hissedildi, ama ölüm yoktu. Sonradan çöken bir binayı saymazsak… Haberlerde gördüklerimin yanında çok da bir şey değildi belki o bina, hatırlamıyorum ölen olmuş muydu o binada, umarım olmamıştır neyse… Market vardı bizim eski evimizin orada, hemen geldi, televizyonunu dışarı çıkardı, bütün mahalle öylece izliyoruz. Telefonlar çalışmıyor, elektrikler deseniz yeni geldi… Küçük çocuklar var, bebekler var. Arabası olanlar çocuklar için arabalarını açıyorlar. Biz de ne hikmetse yeni battaniye almışız ağustos ayında, kimse zahmet edip arabadan eve çıkarmamış onları. Bebekler için onlarla yatak hazırlanıyor…

Show haber… Canlı yayın yapıyor. Bir enkazın başında. Bir adam yaklaşıyor haberi sunan “adama”. "jeneratörünüz lazım" diyor. Enkaz altında yaralı var, enerji yok… “Ama canlı yayın” diyor haberi sunan “adam”. “canlı yayındayız” , “enkaz?” , “canlı yayındayız” , “enkaz?” … Depremzede çekip gidiyor… Anlıyorum ki jenaratör önemli bir şey.

İbadet zirveye çıkıyor. Artık çocuklara bir nevi ahlak dersi mi veriliyor, başka şeyler mi empoze ediliyor, yoksa çaresizlikte mi, bilemiyorum. Ya da tutunacak bir dal, bunu da bilemiyorum. Bir arkadaşımın babası da ibadete katılmak yerine işine gücüne gittiği için garip bir tepkiyle karşılaşıyor. “bi siktirin gidin Allah aşkına , bu zamana kadar yapmadınız da şimdi toptan mı hallediyosunuz, adamın asabını bozmayın..” diyor arkadaşımın babası... Sinirler gergin, ama o da haklı, işine gitmeli…. Daha sonra gerçekten çok berbat şeyler duyuyorum. Bir büyüğümden duyuyorum, yanılmıyorsam o sıra üniversitede, ve onunla yaşıt bir arkadaşı ahkam kesmekte “Ahlaksızlığın sonu bu.” diyor. Anlamıyorum. Sonradan da öğrendim ki artçı sarsıntıların birinde büyük annesi ölmüş bu ahkam kesen arkadaşın. Ne yani, kocaman kadın da mı ahlaksızdı? Bilemiyorum.

Yine haberleri izliyorum. Sulara gömülmüş binaları görüyorum. Hiç bir hasar olmadan, suya gömülmüşler. Çocuk parkı falan da var, aynen sulara gömülen. Dün gibi hatırlıyorum. Yine haberleri izleyenlerden bir ses geliyor ; “denizdi orası, denizi doldurup üzerine ev yapıldı, park yapıldı. Doğa, kendisine ait olanı en acı yolla bizden aldı…”

Yardım isteyen insanlar var, evleri yıkıldı, akrabaları öldü. Ölenle ölünmez derler ama onlar da çoktan öldü, haberiniz yok. Her şeyleri vardı. 1 dakikadan kısa bir sürede her şey bitti. Zengin yattık, fakir kalktık. Maddi , manevi…

Şimdi Kocaeli’de yaşıyorum. Depremde hasar görmemiş bir binada oturuyorum. Ev sahiplerim ise alt katımda oturuyorlar, 4. katta. Bir nebze rahatlatıyor insanı, bu binayı kendileri yapmışlar, bir çok Türk vatandaşı gibi Almanya’ya gidip çalışmışlar. Sağlamlığından emin olmasalar burada oturmazlar diyorum, zira şehir dışında bahçe içerisinde müstakil evleri var. Gerçi deprem bu belli mi olur diyorum bir yandan da. Ama yine de korku hissetmiyorum, hissedemiyorum.

Kocaeli’de annem ablam ben, dışarı çıkıyoruz. Sahile gidiyoruz, Yeniden doldurmuşlar, çay bahçesi yapmışlar, denizden yer yer su girmiş kıyıya. Sanki deniz, kendisinden çalınanı tekrar geri istiyormuş gibi. Ama yine içimde herhangi bir korku hissetmiyorum. Canı yananlar elbette unutmadılar 17 Ağustos'u. Kaybı olmayanlar arasında da elbette unutmayanlar vardır. Unutmadık bıdı bıdı, nerde icraat? 3-5 kişi yazı yazıyoruz falan, bu kadar işte. Site açanlar var, çağımız internet çağı nasılsa, onlar da haklılar aslında. Google Türkiye var mesela, o da andı ölenleri, bir de “Marmara depreminde hayatını kaybedenleri saygıyla anıyoruz” ibaresinin başında o gül olmasaydı. o ne be? Trajikomik’in Arapçası gibi.



O değil de bi Veli Göçer vardı, ona ne oldu? Elbet başka sorumlular da var, amma velakin kafama o kazınmış, merak ettim birden. Neyse vazgeçtim, öğreneceklerimden korktum. Depremden değil, öğreneceklerimden korktum evet, gayet normal sanırım bu. Referandum falan var ya, gidip oy mu kullansam? Ya da bir hamak mı alıp sallansam?

Bazen düşünüyorum da, gerçekten bedavadan yaşıyoruz.

1 yıl sonra gelen edit: Geçen gün Veli Göçer tahliye oldu.

6 Ağustos 2010 Cuma

Lost : New Man In Charge

Finalden sonra yayınlanan 12 dakikalık LOST bölümü New Man In Charge'da:

- Walt
- Food dropları
- Lamp-post istasyonu
- Kutup ayıları
- Doğum sorunları
- 23 nolu oda
- Hurley bird
- Hydra istasyonuyla


ilgili havada kalan sorulara cevap veriyormuş. Edit, bölümü izledikten sonra tarafım tarafından (!) yapılacaktır.

Özlemim tarifsiz.

------------------------------------------------------------------------------------

edüttürü:

video: http://bit.ly/9SJUPf

spoiler: http://www.itusozluk.com/goster.php/@5559142

1 Ağustos 2010 Pazar

Sözlükle İlgisiz İstekler vol.1

Benim bir çok kendi adıma küçük ama insanlık adına büyük isteklerim var. Toplumsal mesaj içerikli ve sıkıcılar. Ama olsun, bu isteklerimi hem siz bilin, hem de bilmeyenlere söyleyin lütfen. Böylece ezici bir çoğunluk oluşturup medeniyeti yeniden uyandıralım. İnanırsak olur bence.

Evet, başlıyorum.

1- Yürüyen merdivende illa kazulet gibi duracaksak, sağda duralım. sol tarafı boş bırakalım ki insanlar geçebilsinler.

2- Her zaman kendi sağımızdan yürüyelim.

3- Kırmızı ışıkta danalar gibi yola atlamayalım, bekleyelim bizim sıramız gelince geçelim.

4- Sokak hayvanlarını tekmelemeyelim, onlara tükürmeyelim. İnsan olalım.

5- Dolmuş ve otobüslerde ıkınarak yüksek sesle telefonda konuşmayalım.

6- Bankamatikten para çekmeye çalışan insanların götüne yapışmayalım, iki adımlık mesafe bırakalım ki, tedirgin olmadan rahat rahat para çekebilsin insanlar.

7- Karıya kıza laf atmayalım - lütfen.

8- Araba kullanırken “röargggghh” diye sesler çıkarıp kaydırmak “apaçi” damgası yememize neden olur, yapmayalım.

9- Tanımadığımız insanlara “bir içki ısmarla-ma-yalım.” sormayalım bile..

10- Her öpüştüğümüz-seviştiğimiz-vs.. insanla illa ki duygusal bir bağ olacak sanmayalım, her ne kadar kabul etmek istemesek de, bazen cinsellik, sadece cinsel çekim hissedildiği içindir. Her paylaşım yaşadığınız insana “aşk” “sevgi” “şefkat” ve “bağlılık” göstermeniz imkansızdır, zorlamayalım. Tabu gibi geliyor olabilir - ama değil. / Ha yok illa ki "namusum olacak" şeklinde bir yaklaşıma sahipsek, o zaman sevgilimizin hemcinslerine yaklaşmayalım ki herkesin onuru sağlam, kafası rahat olsun. Sonra bloglarda ağlamayalım..

11- Sevgilimizi, günde 20 tane mesaj atarak darlamayalım, bırakalım o da insan gibi günlük işlerini yapabilsin elinde telefonu olmadan.. çok merak edersek arayalım, 2 dakika konuşup rahatlayalım, karşı tarafa da gün boyu huzur verelim.

12- Yemekteyiz programını sık sık izleyip, katılımcıların karakter analizlerini yaparak genel bir toplum profili çıkaralım.

13- İçeceksek kusmayalım, kusacaksak içmeyelim, kusacak gibiysek bulunduğumuz evin lavabosuna gidelim ki halılar koltuklar batmasın.

14- Köpeklerin burnuna yanlışlıkla dokununca, lütfen "aıyh ıslaq bu yaağ, iğreanç" demeyelim, bu onların doğasında var.

15- Çok okuyalım ki orda burda göt olmayalım, bilmeden konuşmayalım, bilgimiz olmadan fikrimiz olmasın ki çoluk çocuğun maskarası olmayalım.

16- Ek$ibition'da yazarken, bilgisayarın başına himmet abi'yi oturtmuş gibi yorumlar atmayalım. "kollar batlıcan"-sıktı artık.

17- Eski sevgili başlığını biraz kendi haline bırakalım, her gün sol frame'de görmekten sıkılmış insanlar olabilir. Çok bir şeyler söylemek istiyorsak, arayalım - nefretimizi de pişmanlığımızı da oraya kusalım ki "özel hayat" diye bir şeyimiz olsun.

18- Kibiri yerinde kullandığımız zaman güzel olduğunu unutmayalım, gülünç olmaya 3-4 cm kala sınırın gerisinde durmaya dikkat edelim.

gibi şeyler.
bence gideri var.
evet - çok biliyorum ben.