30 Aralık 2011 Cuma

2011 OÇ: Seni Kalbime Gömdüm


  • 2011, Yılmaz Özdil'in 1 Ocak 2011 tarihli efsanevi köşe yazısı ile resmen başladı. Yazı adeta 2011'in ne kadar mükemmel geçeceğinin habercisiydi.

  • 2010 yılı boyunca tüm tartışma, evlenme, kayıp arama - bulma - kavuşturma programlarında 70 milyon olarak lanse edilen Türkiye nüfusu 2011'de 75 milyona çıktı. Birkaç programda 80 milyon iddiaları yapılsa da gerçeklik kazanamadı. 

  • 2 Ocak 2011'de yılın ilk sansürünü Vimeo yedi. Halk yine DNS'e abandı.

  • Sansür 2011'in olmazsa olmazıydı. Geçmiş yıllarda Türk Halkı'nın %93.2'si internet sansürünü Youtube sayesinde öğrenip çatır çatır DNS değiştirir olmuştu. 2011'in öğretisi ise Filtre oldu. İnternet filtrelenecek ve güvenli hale gelecekti. Filtre tarihi için 22 Ağustos 2011 tarihi belirlense de internet kullanıcılarının yurdun dört bir yanında dellenmesi sonucu filtre sistemi 22 Kasım 2011'de kullanıcıya ayrı, internete ayrı geçti. Hissettik.


  • 2011'de "Okuduğumuzu anladık mı?" kısmının en popüler kelimesi sehven olurken en az 15 Mayıs 2011 Sansüre Karşı Yürüyüş organizayonu kadar "devasa" olan bir diğer olay ise YGS 2011 şifreli cevap anahtarı oldu. Şifreli cevap anahtarı iddiasından sonra Türkiye 1 gecede modu medyanı çözdü. YGS öncesi mod-medyan olayını çözenler malı götürürken çözemeyenler ise ağzı açık bakındı.. Vay babam..

  • İnternet kullanıcısı sene içerisinde birçok kez sınandı. Bu sınanmaların ilki ve kanımca en ilgi çekeni Facebook'ta oluşturulan "Akp'ye İçiyoruz" etkinliğiydi. İktidar destekçisi sayfa sahibi epic bir trolling'e imza atıp +100 bin kişiyi topladığı etkinlik sayfasının adını "Seçimlerde Ak Parti'ye oy atmaya gidicem diyenler" olarak değiştirdi. Sonrasında olaylar gelişti..

  • 28 Şubat 2011'de ahanda yazdığım bu alan yasaklandı. Blogspot erişime engellendi. Devletin bana verdiğim bu doğumgünü hediyesini bu yazıda ayrıca belirtmek istedim.

  • 3 ayda 1 benzine zam geldi. "Arabası olmayanlara noluyosa yea benzin zammı hakkında ne konuşup duruyolar" diyenlerin %67,3'ünün iq'su tek basamaklı çıktı. İnternet sansürü ise benzin zamlarına paralel gibi bir şeydi. Siteler kapandı, açıldı.. Halk yine DNS'i çaktı. "DNS varken ne sansürü yae ben her yere girerim" diyenler yüzünden dakikada 4 peri öldü. Sonra yine benzine zam geldi. Sonra  da otobüs biletlerine zam geldi. "Arabası olmayanlara noluyosa yea benzin zammı hakkında ne konuşup duruyolar" diyenler benzine gelen zam sonrası neden otobüse / dolmuşa zam geldiğine anlam veremedi. 

  • Defne Joy Foster öldü. "Ölsem de kurtulsam" diyenler ölünce nasıl kurtulunamadığını gördü. Diriye saygı olmayan memleketimde ölüye saygı zaten yoktu. 

  •  Leopard 1 tanklarını geliştirme çalışmasında araştırma başmühendisi Necmettin Erbakan da 2011'de hayatını kaybedenler arasında yer aldı. Kendisinin siyasetine benim yaşım yetmiyor. Hal böyle olunca yıllar önce "kimdir nedir bu insan" derken okuduğum  "Leopard 1 tanklarını geliştirme çalışmasında araştırma başmühendisi" tanımını hiç unutmadım, buraya da yazayım istedim. Bu da böyle bir anımdı.

  • Apple Computer'in kurucu ortağı, ölümünden 5 hafta öncesine kadar yönetim kurulu başkanı (CEO) ve genel müdürü olan Steve Jobs, 5 Ekim 2011'de öldü. Ölümü sonrası "Stay hungry, stay foolish" olarak da bilinen o meşhur konuşması internet kullanıcılarının %36,7'si tarafından paylaşıldı. Steve Jobs'ı bilmeyenler de böylelikle onu öğrenmiş oldu. Kanımca ölümünü trajikleştiren şey, ölüm haberinin çoğu insan tarafından yaratıcısı olduğu cihazlar aracılığıyla öğrenilmesiydi. Hayat garip.

  • 2011'in kayıplarından bir diğeri Amy Winehouse oldu. O öldü, bütün dünya salyalarını akıta akıta otopsi raporunu bekledi. Amy Winehouse'un kanınada uyuşturucu bulunamayınca salyalar silindi. Twitter'da ölümü sonrası Amy Winehouse'un takipçi sayısı arttıkça arttı. Facebook'tan anladığım kadarıyla arkadaşlarımın %36.8'i ağır Amy Winehouse hastasıydı. Ne diyelim, başımız sağ olsun.

  • Andy Whitfield, nam-ı diğer Spartacus de 2011'in toprağa gömdükleri arasında yer aldı. Dişilerin %87.4'ü 'Spartacus'ün ölümüne kahroldu.



  • YGS 2011 şifreli cevap anahtarı skandalı sonrasında skandalın 2. dalgası basına dağıtılan kitapçıkla sınavda kullanılan kitapçık arasında 3 günlük bir zaman kayması olmasıydı. ÖSYM sıvamıştı.

  • Türk Basınının İbrahim Tatlıses'in vurulması ile adeta  internetle sınandı. İbrahim Tatlıses'in yoğun bakıma alındığı odanın yanındaki odada yattığını iddia eden Alişan Alişan isimli Twitter kullanıcısı, yazdığı kolpa tweet'lerle Türk basınının haber kaynağı oldu. Ne kaynağı ne kişiyi doğrulamadan danalar gibi haber yapan Türk Basını internetten sınıfta kaldın heyhat. Not: Birçok sanatçının da inanıp takibe aldığı, soru sorduğu bu kullanıcıya tek inanmayan Fulden Uras olmuş, "yoğun bakım'ın yan odası diye bir şey olmaz, kandırma milleti" tarzı tweetler yazmıştı. Bunu da atlamak istemedim.

  • Erol Köse Twitter hesabı edindi. Gerisini biliyorsunuz.

  • Arka Sıradakiler, Ezel ve hatta Kavak Yelleri bitti. 



  • Futbolda şike, ligin içine limon suyu sıktı. Soruşturmalar - iddianameler birbirini kovalarken birçok klüp çalışanı - yöneticisi kodesi boyladı. 


  • Deprem bize de uğradı. 23 Ekim 2011'de Van, depremi yaşadı. Konu o kadar sakat ki, nereden tutulursa elde kalacak bir duruma geldi. Bunun üzerine kitap yazılır, tek maddede özet geçilmesi mümkün değil. Ne yardımlar ulaştı, ne ulaşanlar dağıtıldı. Binaların öldürmediği insanları oradaki keşmekeş öldürdü. Yine çok öldük. 


  • Van Depremi sonrası, çok kısa bir sürede (yanılmıyorsam 3 günde) organize olan rock sanatçıları, Van İçin Rock adı altında konser verdi. 500 bin lira toplanan konserde Van'a okul yaptırılacağı söylendi. 2011'in bize sunduğu sayılı güzellikten birisi buydu. Okulu da merakla beklemekteyiz.

  • Wall Street eylemleri de bir başka kitap konusu. Ekonomik eşitsizliğin negatif tarafında olan kişiler (ki bunların oranı %99) daha başka düzenlerin mümkün olduğu gerekçesiyle birleşti. Düşünün ki bu eylemciler pembe saçlı kız portreleri, topuklu ayakkabı, Paris manzaraları ve makaron fotoğrafları geçidi olan Tumblr'da dahi kendilerine yer buldular. Hem dünya, hem Tumblr için ibretlik bu zamanlara 2011 yılında hep beraber şahit olduk.


Not: Son maddedeki %99 hariç, diğer bütün nispi ifadeleri ben uydurdum. Ayrıca 2012 akıllı olsun.

9 Aralık 2011 Cuma

Hepimiz Kardeşiz, Hepimizin Soyadı Photography: "Instagram"


I

Oğluna kız bakan annelerin, gelin adaylarını Facebook hesaplarından araştırdığını kabul ettiysek, artık elimize yüksek kalitede fotoğraf çekebilen bir cihaz geçince çılgınca fotoğraf çektiğimizi de kabul etmenin zamanı geldi de geçiyor diyorum, bilmem sen ne diyorsun? 

"Eskiden fotoğraflar hep bastırılıyordu, çekilen silinmiyordu artık öyle değil hep dijital bıdı bıdı"ya hiç girmiyorum dikkat ettiysen. Ama rahatız yani. Çek çekebildiğin kadar. Zaten sonra da çağımızın mottosu devreye giriyor: "I gotta share, I gotta share, I gotta share!"

Bilmeyenler için ufak bir açıklama yapayım; Instagram App Store'dan ücretsiz edinilebilen, iPhone ve iPad gibisinden cihazlarda çılgınca kullanılan bir app (uygulama). Uzun zamandır "Yakında Android de destekleyecek bu uygulamayı" denilse de o yakın zamanın bir türlü gelemediğini de bildirmek isterim. Instagram uygulamasıyla fotoğraf çekilip ya da halihazırda daha önceden çekmiş olduğunuz fotoğraflardan kullanıp, app'te bulunan filtreler yardımıyla da fotoğrafın renk / ışık gibi şeysileriyle oynayıp, sonra da fotoğrafın son halini paylaşıyorsunuz. Twitter'daki gibi Followers / Following şeklinde takip mekanizması olan bu app'te çekilen fotoğrafları beğenip (like) yorum yazılabiliyor. Çok like alan fotoğraflar ise "Popular Page"de sergileniyor. Yani gayet basit, pek numarası olmayan bir app bu aslında.

Filtreleri denemek kolay, karar vermesi zor oluyor ama. "O mu daha yakıştı, azıcık karanlık mı olsa?" derken sanki dünyanın en önemli kararını veriyormuş gibi hissetiyorum bazen dşlskşdlgk. Bazı filtrelerin de hikayeleri var aslında. Fazlaca like alan, takipçisi çokça olan bazı Instagram kullanıcıların isimleri, kullanıcının kullandığı renk, ışık vs göz önünde bulundurularak hazırlanan bazı filtrelere verilmiş, çeşitli güncellemelerle tüm kullanıcılara sunulmuş, biz de kullanıyoruz işte. 

Gelelim kullanıcı profillerine. Kim ne yapıyor, ne diyor? Bu post'un fesat içeriği şimdi başlıyor sdfkşdsşlfk :)


 
II                                                  III                                                  IV
Ustalık Dönemi Eserlerim şdlfkaşldgkaşdkf

Yemek
Varsa Bebek, yoksa Kedi - Köpek
Karı - Kız
Göl - Deniz
"40 yıl düşünsem aklıma fotoğrafını çekmek gelmez" denilenler ve/veya Kendimiz

Ahanda üstte yazdıklarımı Instagram'da en çok paylaşılan şeysiler. 

Yemek fotoğrafları ve sahipleri: Bazıları çok hain. Gece 3'te uykun kaçar, "Bi Instagram'ı kurcalayayım" dersin, pat önünde bir kebap foroğrafı. "O ne lan?" derken arkasından küüüüüüüt künefe. Kaçan uyku bir daha geri gelir mi? Gelmez. Sen olsan sen de gelmezsin. Tabi bunun dışında cupcake, pasta, kurabiye aklına ne geliyorsa ve gelmiyorsa Instagram'da karşına çıkabilir. Gece yüklemeyin bari deyyuslar :/

Bebek ve/veya Kedi-Köpek Sahipleri ve Eserleri: Şimdi çocuğun olmuş, ne bileyim dünyanın en şeker bebeği sana göre seninkisi (maalesef sana göre hafız), çekersin tabi fotoğrafları, yüklersin. İyi bir şey aslında, abartmadıkça. Bazı anne-babalar bu işte çok başarılılar, bebekleri de pek tatlı. Özellikle sevgili anneciğim sizin bebelerin fotoğraflarına bakmayı çok seviyor şdslfksşdlkşl  Bazı bebeklerin hakkını da vermeden geçmek istemiyorum ama işte o bebeklerin anne ve babaları, fotoğraflarla beraber öyle bir bebeği nasıl yaptığınızın ayrıntılarını da paylaşırsanız hani var mı bilmediğimiz bir sır acaba.. şdlsfsdşfsşl
Bizim de olsun ya ne var? 
Yine bazı kedi-köpek sahiplerini tenzih ediyorum ama çoğu işi çok abartıyor. Kedilerini hiç görmediğim halde burun şeklini, pati büyüklüğünü cartunu curtunu ezberlediklerim var yahu yeter rahat bırakın hayvancağızları dşlfksdşlfkşl Malzeme ettiniz iyice, uğraşmayın masumlarla gelirsem götünüzü keserim.

Karı - Kız Fotoğrafı like ediciler: Bak dikkat edersen bu başlık farklı. İnsan kendi hesabından istediği fotoğrafını yayımlar, burada hemfikiriz di mi? Bir de "like" etme olayı var ki, takipçilerin tarafından -misal- "gizemtokay likes 4 photos" şeklinde görülmekte. Twitter'da "Bana retweet'ini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim" olayı Instagram'da "Bana like ettiğin fotoğrafları söyle, sana kim olduğunu söyleyim"e dönüşüyor.  İtirazı olan? Evet, ben de öyle düşünmüştüm.
Takip ettiğim beyler hakkında şunu söylemeliyim ki sarışın kız caps'i 40 yılda bir like ediliyor. Genel olarak kumral kız capsleri revaçta. Kalça ve göğüsten çok ayak ve bacak caps'leri seviliyor. Ve bence beylerin çoğunun ayakkabı ve çorap zevki muhteşem. Tabi like ederken buna dikkat ediyorlar mı, rastgele mi oluyor bu iş, bilemiyorum ;)



V                                                   VI                                              VII
Şimdi reklamlar şdlfkaşldgkaşdkf

Ne diyorduk, karı-kız. Kalça ve göğüs çok az like ediliyor, ama vücudunun tümünü sergilemiş hanımların da fotoğraflarından like esirgenmiyor. Neyse ki yine ibret verici, diyet destekleyici çalışmalar oluyor bunlar :) 
Tabi ki topuklu ayakkabı her zaman kazanıyor. Ki bu fotoğrafları like edenler zincirine bazı bazı ben de katılıyorum. 
Hazır kış da geldi, çizmeler giyildi. Bu like edici güruha gün doğdu şdlfkaisdk. 

Son bir karşılaştırma ise piercing vs dövme. Dövme her zaman kazanıyor. Instagram kullanıcısı er kişi (en azından benim takip ettiklerim) dövme seviyorlar. Ha kendilerinde var mı, bilemiyorum ama dövmeli kızların dövmesine like, ehe evet, dövmedendir dövmeden ;) Piercing ise like edilen sarışın kız caps'i oranından bile düşük :/ 

Peki kadın kullanıcılar? Yine takip ettiklerim üzerinden atıp tutacağım. Çılgınlarca biscolata erkeği kıvamında erkek fotoğrafı bulup like eden pek az. Bu yüzden "Erkek fotoğrafı like ediciler" gibi bir başlık olmadı :(

Göl - Deniz hatta yüz bulsa bulduğu su birikintisini çekecek olanlar: Ki bu kullanıcı İstanbul'da yaşıyorsa haftada 1-2 kez Boğaz manzarası caps'leri feed'lerden düşmüyor ldşgksgk. Bence İstanbullu, akşam evine giderken şikayet ettiği köprü trafiği sonrası köprüyü fotoğraflayarak rahatlıyor. Valla bak, bi düşünün bunu. Velhasıl, su birikintisi seviciler iyi işler çıkarıyorlar. Eyyorlamam bu kadar.

"40 yıl düşünsem aklıma fotoğrafını çekmek gelmez" denilenler ve/veya Kendimiz: Şimdi aslında bu "40 yıl düşünsem aklıma gelmez"e örnekler vermek ister deli gönül ama, o da eksik kalsın dşlfksşdklg. Bazı kullanıcıların kafası bu konuda adeta bir makine   bkz: Her yerinden öpüyorum Rüştü
Bir de kullanıcı kendi fotoğrafını çekiyor işte. Arkadaşlarıyla olsun, solo olsun. "O kadar eğleniyoruz ki az sonra sıçabilirim" şeklinde fotoğraflara rastlamışlığım yok. O iş Facebook'ta kaldı, bence. 


Instagram kullanıcılarına ricalarımla post'u sonlandırmak istiyorum:

1 fotoğrafı 50 tane filtreyle 50 kez kullanıcının gözüne sokmayın. Mallık bu annem.
Kendi resminizi çekip koyuyorsunuz ne güzel de hayatım hep aynı açı hep aynı sağdan bakış. Antipatik bu annem. (Kızlar size diyom lan)
Eski fotoğraflarınızı silip yeniymiş gibi yüklüyor bazılarınız. 1 like için yapmayın etmeyin
Bi de biriniz bana Camera+'la Diptic hediye etsenize ya, kıyamıyorum 0.99 dolara :/ ühühü

Instagram yetkililerinden isteğim ise (eminim burayı okuyorlardır) gün içerisinde belirli bir sayıda fotoğraf yayımlayabilelim. Misal, 3'ten sonrası parayla olsun 0.99 dolar stayla. Böylece aylarca app'in yüzüne bakmayıp, sonra gelip arka arkaya 4094050345209 tane fotoğraf post edenlerin yularını tutmuş oluruz.



Sincerely, gizemtokay